ANNE SÜTÜ ve ANNE SÜTÜ İLE BESLENME
Yılda milyonlarca çocuğun ölümünü önleyen, ekonomik, yan etkisi olmayan, ağızdan verilebilen ve soğuk zincire ihtiyaç göstermeyen bir aşı olsa bu halk sağlığı yönünden hemen uygulanması gerekli ideal bir bağışıklama yöntemini oluşturur. İşte anne sütü ile beslenme böyle bir bağışıklama yoludur. Soğuk zincir yerine sadece anneyi destekleme sıcak zincirini gerektirir.(lancet 1994)
Zamanımızda 4-6 ay tek başına daha sonra da ek bazı gıdalarla birlikte anne sütü ile beslenmenin çocuk sağlığına olumlu etkileri tartışmasız kabul edilmektedir.
Anne sütünün en önemli özelliği şüphesiz yaşayan bir sıvı özelliği göstermesidir. İçeriği sabit olmayıp o annenin çocuğunun yaşına fizyolojik durumuna uygun bir değişim gösterir. Besin maddelerini uygun miktar ve nitelikte içermesinin yanı sıra süt çocuğunu enfeksiyonlardan koruyan immünoglobülinleri, hücreleri ve faktörleri içermesi ile tek fizyolojik bebek besleyicisi olma özelliğindedir.
Tablo 1’ Anne sütü ile beslenmenin üstünlükleri:
- İçeriği süt çocuğunun yaşına fizyolojik özelliklerine göre değişen en uygun besleyicidir.
- Biyolojik fonksiyonları ve organ ve sistemlerin büyümesini düzenleyen büyüme faktörlerini içerir.
- Süt çocuğunun enfeksiyondan koruyan faktörler içerir.
- Her koşulda verilebilir, kontaminasyon sorunu yoktur.
- Allerjen değildir.
- Anne sütü ile besleme nekrotizan enterokolit, çöliak hastalığı, tip 1 DM, orta kulak iltihabı, diş çürükleri, atopik hastalıklar ve malnütrisyon, obesitenin gelişmesinin önlenmesinde önemli bir faktördür.
- Anne çocuk arasındaki bağlantı olumlu ruhsal gelişme için önemli bir faktördür.
- Annede meme kanseri riskini azaltır.
- Gebeliği önleyici etkisi vardır.

BESLEYİCİ OLARAK ANNE SÜTÜ: Anne sütünün bileşimi emzirme zamanına bebeğin doğduğu gebelik haftasına ve yaşına göre değişiklik gösterir. Anne sütünün içeriği ise şöyledir.
Proteinler: immünolojik olarak fonksiyon gösteren protein konsantrasyonu anne sütünde azdır ancak biyolojik değeri çok yüksek olduğundan süt çocuğunun ilk 4-6 ay ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Protein miktarının düşük olması böbrek fonksiyonları tam yeterli olmayan süt çocuğu için anne sütünün önemli bir özelliğidir. Anne sütünün proteinleri whey proteinleri ve kazeindir. Anne sütü, inek sütü whey proteinlerinin önemli bir kısmını oluşturan ve allerjen olan b-laktoglobulin içermez. İnsan sütü whey proteinlerinden a-laktoalbumin içerir. Anne sütündeki kazeinler inek sütündenkilerden daha düşük çaplı olduklarından yenidoğanın barsak sistemine daha uygunluk gösterir. Bu yüzden inek sütüyle beslenen bebeklerdeki ölüm sebeblerinin başında gelen gastroenteritlerin nedeni bu durumdur.
Karbonhidratlar: Süt şekeri laktozdur. Yavaş ve kolay sindirildiğinden kan şekerini çocuğun fizyolojisine uygun olarak regüle eder. Bu durum erken emzirilmeye başlanmayan çocuklarda görülen hipoglisemiye bağlı havale ve ölüm riskini azaltılması için önemlidir. Ayrıca laktoz barsak florasının zararlı olmayan bakterilerce oluşmasını sağlar
Yağlar: Anne sütü kalorisinin büyük bir kısmı yağlardan sağlanır. Emzirmenin sonuna doğru salgılanan sütte başlangıca göre yağ oranı yüksektir bu sayede çocuk doygunluk hisseder ve emmeyi bırakır böylece çocuğun kendi kontrolü ile obezite riski önlenmiş olur. Özellikle ilk gün yağdan zengin bir süt olan kolostrumun çocuğa verilmesi beyin gelişimini sağlaması görme fonksiyonlarının sağlanmasında çok önemli katkıları vardır.
Mineraller: Anne sütünde demir oranı düşüktür ancak biyolojik yararlılığı çok yüksektir. İnek sütü ve diğer gıdalarda demirin %5-10’ u emilebilirken anne sütünde bu oran %50 civarındadır. Bu nedenle anne sütü ile beslenen süt çocuğunda ilk 6 ayda demir yetersizliği gelişmez.. Anne sütü çinko içeriği yüksektir. Flor miktarı anne sütünde yeterli değildir bu nedenle 6. aydan itibaren diyete flor eklenmelidir.
Vitaminler: K ve D vitamini dışında diğer vitaminler süt çocuğu için yeterlidir bu nedenle çocuklara 15. günden başlayıp 1 yaşına kadar D vitamini verilip kemik gelişimi sağlanmalıdır. Doğar doğmaz yapılan K vitamini ile yenidoğan kanama riskine karşı korunmuş olur.
ANNE SÜTÜNÜN ENFEKSİYONLARDAN KORUMA ÖZELLİĞİ: Anne sütü içinde bulunan salgısal Ig A mukozayı kaplayarak çocuğu tifo, şigella, kolera ve bazı viral enfeksiyonlara karşı korur.
ANNE SÜTÜ İLE BESLENMENİN İLERİ YAŞAMA ETKİLERİ: Anne sütüyle beslenmenin sağlığa olumlu etkileri sadece verildiği süreye kısıtlı değildir. Anne sütüyle beslenen süt çocuğunun ileri yaşama eriştiğinde büyümesinin daha normal olduğu kanıtlanmıştır. Anne sütü ile beslenen çocuklarda obesite [aşırı şişmanlık], koroner kalp hastalığı riskinin azaldığını gösteren çalışmalar vardır. Anne sütüyle beslenen çocukların davranış fonksiyonlarının, zeka düzeylerinin biberonla beslenen çocuklara göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. Anne sütü ile beslenen çocuklarda çene ve ağız gelişimine ait bozukluklar, diş çürükleri daha seyrek izlenir. Orta kulak iltihabı gelişme riski düşüktür. Anne sütüyle beslenen çocuklarda allerjik hastalık gelişim riski de düşüktür. Yaşamın ilk aylarında inek sütü ve endüstriyel formül mamalarla beslenen çocuklarda diyabet gelişme riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir.
ANNE SÜTÜ İLE BESLENMENİN EKONOMİK YÖNÜ: Anne sütü sadece en ideal besleyici değil süt çocuğunu en ekonomik olarak besleme yoludur. Bebeğin doğumdan sonra hemen emzirilmesi ve emzirilmeye devam edilmesi aile ekonomisine ve ülke ekonomisine büyük katkılar sağlıyacaktır. Ülkemizde anne sütü yerine ençok inek sütü kullanılmaktadır. İnek sütü anne sütünden çok farklıdır ayrıca hazırlanırken bakterilerle çok çabuk bulaşırlar. İnek sütüyle beslenen çocuklarda sık görülen ishal atakları bebeğin hayatını tehdit ettiği gibi hastane ilaç giderleri ile aile bütçesini olumsuz etkiler.
Sonuç olarak ilk 4-6 ay tek başına daha sonra en az ilk yıl uygun gıdalarla birlikte anne sütü ile beslenmenin çocuk sağlığına katkıları ve diğer üstünlükleri göz ardı edilmemeli başarılı emzirme için gerekenlerin uygulanması en önemli sorumluluklarımızdan birisi olmalıdır
EMZİRME
Yaşamın ilk 4-6 ayında bebeklerin sadece emzirilmeleri hemen bütün farklı ve kültürlerde en üstün beslenme şekli olarak benimsenmiş gibi görünmektedir. Ancak bu en doğal ve basit beslenme şekli sağlık personeli tarafından yeterince önemsenmemekte, çocuğun sağlığını sadece yaşamın ilk birkaç ayında değil ama ömür boyu olumlu etkileyecek olan emzirmenin başlatılması ve sürdürülmesinde hala çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Ülkemizde ortalama anne sütü alım süresi 10 ay olmasına rağmen yaşamın ilk 3 ayında sadece anne sütüyle beslenen bebeklerin oranı %13,8 dir. Çoğu bebek gereksiz yere erken besin almaktadır.
Doğumdan sonra anne ve bebeğin ayrılmaları, emzirmenin başlama, sıklık ve süresinin kurallarla kısıtlanması, süt inmesi beklenirken bebeğe şekerli su veya inek sütü verilmesi gibi yapılan rutin uygulamaların, süt yapımını azaltan, bebeğin memeyi kavramasını önleyen, anne memesine olan iştahını azaltan, enfeksiyon ve allerji riskini artıran uygulamalar olduğu fark edilmiştir.
Süt yapımını artıran hormon bebeğin emmeye başlamasıyla birlikte salgılanarak kana karışır ve süt yapımını sağlar. Bebek ne kadar fazla süt emerse bir sonraki emzirmede o kadar fazla süt yapılmış olur. Hiçbir şey (annenin yemesi, içmesi, dinlenmesi dahil) süt yapımını bebeğin memeyi emmesi kadar artıramaz.
Emzirmenin etkili bir şekilde başlaması ve sürdürülmesi için en ideal ve doğal olan; doğumdan hemen sonra bebeğin çıplak olarak annenin çıplak göğsüne konması yoluyla tensel temasın ve ağzını açıp memeyi arayarak emmeye hazır olduğunu belli eder etmez ilk emzirmenin sağlanması, değilse bebeğin en geç 1 saat içinde anne memesine verilerek aynı şekilde emzirilmesinin teşvik edilmesi, bebeğe tıbbi bir zorunluluk olmadıkça emzirme öncesi başka hiçbir besin verilmemesinin ve ilk olarak kolostrumu emmesinin sağlanması, bebeğin canı her istedikçe gece ve gündüz sık olarak istediği sürece ( normal bir emzirme 4 dakikadan kısa 30 dakikadan uzun değildir) emzirilmesi, bebekle annenin aynı odada kalmalarının sağlanması, emzirilen bebeğe yaşamının ilk 4-6 ayında başka hiçbir ek besin ( su dahil) verilmemesidir.