Bağışıklık sistemi nedir? Nasıl güçlenir?
Bağışıklık sisteminin görevi yabancı organizmaların vücuda girmesini engellemek, eğer mikroplar vücuda girmişse bunları yok etmek, yayılmalarını engellemek ya da geciktirmektir. İmmün sisteminin en önemli özelliklerinden biri de kendisine yabancı milyonlarca değişik mikrobu tanıma ve ayırt edebilme yeteneğine sahip olmasıdır. Dünyayı etkisi altına alan Covid-19’a karşı da ilk savunma hattı, vücudun tanımadığı herhangi bir virüse veya saldıran organizmaya genel tepkisi olan 'doğuştan gelen bağışıklık sistemidir'.

- Çocuklarda bağışıklık sistemi nelerden etkileniyor?
-
Çocuklarda bağışıklık sistemi konusunda bir beslenme ya da davranış önerisinin doğrudan olumlu ya da olumsuz etki edeceğini söylemek uygun değildir. Çocuklarda dikkat edilmesi gereken en önemli şey uyku süresi ve kalitesidir. Çünkü uykuda büyüme hormonu salgılanır. O büyüme hormonu gibi bir takım sıvısal vücut bileşenleri bağışıklık sisteminin iyi yanıt vermesini sağlar. Stres, (bu arada stresi sadece psikolojik stres olarak almamak gerekir. Bir enfeksiyon hastalığı, bağışıklık sisteminin stresidir) küçük yaşlarda sıkça geçirilmiş enfeksiyonlar, beslenme bozuklukları gibi etkenler bağışıklık sisteminin doğru çalışmasını etkiler ancak genetik kodda hiçbir hata yok ise o durum telafi edilebilir. Ama bir bozukluk zaten varsa, bir ya da birden fazla olumsuz çevre koşulu yan yana geldiğinde bağışıklık sistemini etkileyebilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta özellikle bir gıdayı tüketmenin bağışıklık sistemini düzelteceği inancı doğru değildir. Bu kural sadece emme çağındaki bebekler için geçerli değildir. Anne sütü, bağışıklık sisteminin sağlam olarak gelişebilmesi için olmazsa olmaz bir noktadır. Eğer genetik olarak belirgin bir bozukluk, immün yetmezlik adı verilen bir durum yok ise sağlıklı bir bağışıklık sistemi için bebekler için anne sütü yeterlidir.
Komşunuzu değil, doktorunuzu dinleyin
Bağışıklık sistemi çok değişkenli, çok sayıda farklı yolağı olan bir sistem olduğu için gerçek gücünün sayısal ölçümü kolay değildir. Bu da pek çok kişinin bu konuda dayanaksız ya da az dayanaklı kurgulamalar yapmasına yol açabilmektedir. Maalesef bu yöntemlerle ticari kazanç da sağlanabilmektedir ve bunların önüne geçilmesi son derece önemlidir. Ancak bilimsel olarak doğru olanı söyleyebilmek için, bir ürünün bağışıklık sistemini güçlendirdiğini iddia edebilmek için seçilmiş ve birbirine sayısal olarak denkleştirilmiş, ürünü kullanan ve kullanmayan insanda yani örnekte denenmesi, denek sayılarının yeterli olması ve bu etkinin iki grupta gerçekten anlamlı düzeyde farklılık yarattığının ispatlanması gerekmektedir. Yoksa bu bilimsel bir söylem değil, ‘komşu’ önerisi olmaktan öteye geçmeyen bir durum olarak tanımlanabilir. Ticari kazanç kapısı olarak da görülebilir. Ayrıca bu tür ürünler ilaç olmadıkları, gıda takviyesi olarak izinlendirildikleri için Sağlık Bakanlığı’nın denetiminde de değildir.
Bağışıklık sisteminde mikrobun hangi yoldan vücuda girdiği çok önemlidir. Mikrobun nereden girdiği bağışıklık sisteminin ona karşı nasıl yanıt vereceğini belirler. Yani, ciltten, kandan, solunum sisteminden girerse mikroplu şok oluşturabilecek kadar bağışıklık sistemini etkileyen bir bakteri, ağızdan alındığında hiç problem yaratmayabilir hatta onlara hoşgörülü bile olabilir. İşte bu tür bakterilerin bağışıklık sistemini etkileyecek bazı kısımlarını toz haline getirip kapsüllere koyup bağışıklık sistemini güçlendiriyor denilirse çok yanlış bir yönlendirme yapılmış olur. Çünkü o bakteri zarı ekstresi yutulduğunda ona hoşgörü kazanılır.
Örneğin yeni doğum yapan kadınlara önerilen, anne sütünü destekleyen tozlar piyasada satışa sunulmaktadır. Bebekler için de bazı ürünler bulunmaktadır. İmmün sistemi güçlendirdiği iddia edilmektedir ancak bunun gerçekliğine, bilimsel yanlarına dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bağışıklık sistemini güçlendirdiği iddia edilen ürünler kimi zaman süregiden bir hastalığın tedavisi sırasında çok kötü sonuçlara sebep olabilir. Mesela böbrek hastası bir kişi, komşusuna iyi gelen bir otu içip, böbreğinin üstüne bir de karaciğerinin bozulmasına yol açabilir ve böbrek naklinin yapılamamasına yol açabilir. Hekimler de tabi ki bitkilerin hastalıklar üzerinde olan etkileri ile ilgili yapılan araştırmaları takip etmektedir. Ancak mucize diye tanıtılsa bile, asla doktora danışılmadan kullanılmamalıdır. Tam aksine burada mucize sözü daha da dikkatle sorgulanmalıdır.
Mesela belli kanser türlerinde yeşil çayın kesinlikle tüketilmemesi gerektiği kanıtlanmış bir gerçektir. Bu tip ürünler bazılarına çok iyi gelirken, bazılarında hücrelerin bölünmesini artıracak yönde etki ettiği söylenmektedir. Bu tip bilgilerin doğruluklarını bilimsel olarak da takip etmek gerekir. Bu ürünlerin denetlenmelerinin dışında, fayda sağlamıyorsa bile en azından zarar da vermemesi önemlidir